NALBANTZADE AHMET EFENDİ VE (GÜZEL HOCA) ŞERİF HATUN’UN ŞEHADETİ - Maraş46 | Kahramanmaraş Haber | K.Maraş Gündem Son Dakika HaberleriMaraş46 | Kahramanmaraş Haber | K.Maraş Gündem Son Dakika Haberleri

6 Aralık 2025 - 18:52

NALBANTZADE AHMET EFENDİ VE (GÜZEL HOCA) ŞERİF HATUN’UN ŞEHADETİ

NALBANTZADE AHMET EFENDİ VE  (GÜZEL HOCA) ŞERİF HATUN’UN ŞEHADETİ
Son Güncelleme :

13 Şubat 2019 - 10:13

Şehrin en eski mahallelerinden birinde doğmuş, büyümüş ve evlenmişti Nalbantzade Ahmet Efendi. Mutlu ve müreffeh bir hayat yaşıyorlardı. Oğlu Ali ile birlikte hazırladıkları keresteleri katırlara yükler günler süren yolculuktan sonra Halep’e vasıl olurdu. Kerestelerin satışından elde ettiği gelir ile de kah kutaş alır, kah bezirganların aldığı kumaşları katırlara yükler Maraş’ın yolunu tutardı.

Eşi Şerif Hatun da mahallede kendisine seçkin bir yer edinmişti. Büyük küçük demez, dizinin dibine oturtur Kuran ve ilmihal okuturdu. Yaşantısı ile örnek bir müslümandı. “Güzel Hoca” lakabı ne de güzel yakışırdı ona. Mahallede tüm Müslüman halkın sevgisini kazandığı gibi hemen bitişikte oturan Ermeni ve Yahudi komşularının da sevgi ve güvenini kazanmışlardı.

Güzelin ömrü az olur derler. Güzel günler de çabucak geçip gitti. Gerçi Ahmet Efendi de artık yaşlanmış, seksene yaklaşmıştı. Şerif Hatun da artık eskisi gibi öğrenci okutamıyordu. İşleri oğlu Ali Efendi üstlenmiş, Ahmet Efendi ile Güzel Hoca Şerif Hatuna ise torun sevmek kalmıştı…

Kötü haber tez duyuldu. Çanakkale’de, Kut’ul Amare’de destanlar yazan ordumuz yenik sayılmış, yapılan mütarekenin ardından Maraş işgal edilmişti. Müslüman halkın ağzını bıçak açmaz iken Ermeniler bir anda çıkıvermişlerdi sokaklara… Tehditler, küfürler ve kaba güç gösterilerinin ardı arkası kesilmiyordu. Müslüman halka düşen ise sabırdı.

Şeyh Ali Sezai Efendi de her bir konuşmasında “sabır evlatlarım sabır” diyordu. Sonra Fransızlar geldi İngilizler gitti. Daha bir kinlendi Ermeni ellik gavuru. Uzunoluk’ta örtüye el uzattı. Uzanan el kırıldı gerçi ama kin de büyüdükçe büyüdü. Kale burçlarından bayrağın indirilişi ise artık bardağın taştığı andı. Tarihe de öylece geçti.

Çok geçmedi sokak muharebeleri başladı. Nalbantzade Ali Efendi Şeyh Ali Sezai Efendinin buyruğunda gözünü budaktan esirgemeksizin savaştı. Tek bir kaygısı vardı o da ailesi idi. Önce onları şehirden çıkartmalı ve döne döne vuruşmalı idi düşmanla. Eşini ve çocuklarını katırlara yüklediği zembillere yerleştirip anne babasının kapısına dayandı. İki zembil de onlar için hazırlamıştı.

Ne kadar dil dökse de ikna edememişti hem babasını hem de annesini. “Ermeniler bizim komşumuz, aramızda tuz ekmek hakkı var. Onlardan bize zarar gelmez, sen çocuklarını al götür derler de başka şey demezler.

Ali Efendinin döktüğü dil karşılık bulmayınca istemeye istemeye babası Nalbantzade Ahmet Efendiyi ve annesi Güzel Hoca Şerif Hatunu geride bırakarak düşer yola. Türlü zorluklarla zembille taşıdığı ailesini Küçüknacar’a ulaştırır. Artık gönül rahatlığı içerisindedir. Döner Maraş’a…

Çatışmanın en şiddetli yaşandığı günlerde tekrar girer şehre. İlk iş anne babasını ziyaret etmek olur. Ne var ki evlerinin yerinde bir kül yığını vardır artık. 8 Şubat 1920 günü o çok güvendikleri komşuları çevre evlerle birlikte Ahmet Efendinin evini de ateşe vermişlerdir. Güzel Hoca ile Ahmet Efendinin cesetleri birbirine sarılmış olarak bulunur. Komşuluk hakkı, tuz ekmek hakkı unutulmuş, diri diri yakılarak şehid edilmişti yaşı sekseni aşan Nalbantzade Ahmet Efendi ve eşi Güzel Hoca Şerif Hatun.

Ali Efendi içten içe yanar da yanar. Ne var ki şehir de ateşler içinde yanmaktadır zaten. Daha bir hınçla saldırır düşmana. Kurşunların havada uçuştuğu, hareket eden her bir canlının üzerine yüzlerce kurşun sıkıldığı o sıkıntılı günlerde ibadetlerini de aksatmadan devam ettirir. İslamın emri, Şeyh Ali Sezai Efendinin nasihatıdır namazların terk edilmemesi. Hatuniye camii avlusunda abdest alıp namaza hazırlanırken sağ kulağına isabet eden bir kurşun ile yaralanır. O kurşunun izi onda duyma zorluğu oluşturur. Birkaç gün sonra da düşman kaçmak zorunda kalır.

Aradan nice zaman geçer. Nalbantzade Ali Efendiyi sevip sayan Belediye Başkanı Kadıoğlu Tevfik Efendi; “Aim annen baban harpte yandı. Sen de yaralandın. Eskisi gibi kereste ticareti de yapamıyorsun. Sana maaş bağlayalım” der.

Nalbantzade Ali Efendi bu teklif karşısında kızarır, bozarır ve kırgın bir ses tonuyla “Başkanım, eğer ben maaş almayı kabul edersem Maraş harbini parayla yapmış olurum” diyerek teklifi reddeder.

Soyisim kanunu çıktığında “Yanık” soyadını alan Ali Efendi 16.03.1957’de yaşı seksene dayanmışken vefat eder.

Aile günümüzde “Yanık” ve “Cesur” soyadlarını kullanmaktadır.

Ruhları şâd olsun.

YORUM YAP

YASAL UYARI! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, pornografik, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen kişiye aittir.