
Malum Bolu’daki otel yangınından sonra, ortalıkta ve ekranlarda ahkâm kesen kesene…
Medyada ve ekranlarda ‘bilen kişilik’ taslayanlardan -iş güvenliği uzmanlarının dışında- hiçbirinin ilgili mevzuat olan 6331 sayılı iş sağlığı ve güvenliği kanunu ve onlarca yönetmelik hakkında bilgi sahibi olduğuna rastlayamadık.
Adeta ‘ekran gören’ konuşuyor.
Her şeyden önce, yangın faciasının meydana geldiği Bolu’daki Grand Kartal Otel, az tehlikeli sınıfta olmasına rağmen, 50 ve üzeri çalışanı olan işyerlerinden olduğundan, iş sağlığı ve güvenliği hizmeti alma zorunluluğu olan bir işyeridir. (Çalışan sayısı 50’nin altında olan az tehlikeli sınıftaki işyerlerini, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı, 31 Aralık 2024’e kadar iş sağlığı ve güvenliği hizmetini almakta, geçici olarak muaf bırakmıştı.) Fakat, kazadan sonra görüldü ki, söz konusu otel – zorunlu olmasına rağmen- iş güvenliği hizmeti almamış yani iş güvenliği uzmanı çalıştırmamış.
Dolayısıyla görülmektedir ki kaza anına kadar; ne Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı, ne de her açıdan burayı denetlemekle yükümlü olan Kültür ve Turizm Bakanlığı, bu işyerine herhangi bir müeyyide uygulamış.
Yani yetkili kurumlardan hiç biri buraya; ”Neden iş sağlığı ve güvenliği hizmeti almıyorsunuz? Nerede iş güvenliği uzmanınız? Nerede risk değerlendirmeniz? Nerede acil durum planınız? Nerede yapmış olduğunuz acil durum tatbikat tutanağınız? Çalışanlarınıza iş sağlığı ve güvenliği temel eğitimi aldırdınız mı? diye sormamış ya da soramamış.
Otel, iş güvenliği uzmanı çalıştırmadığı halde (masraftan kaçınmış, ki bu masraf söz konusu otel için devede kulak bile değildir.), başta A Haber olmak üzere birçok medya kuruluşu ve sosyal medya kaynakları, suçun hepsini iş güvenliği uzmanına yüklediler. (Ortada görevlendirilen, atanan ya da çalışan herhangi bir iş güvenliği uzmanı yok!)
Nasıl buldular bir tane uzman? Otel sahibinin Antalya’daki bir iş yerinin iş güvenliği uzmanını, (Hayret! burada iş güvenliği hizmeti alıyorlarmış.) Bolu’daki otelde görevliymiş gibi, adeta “vur abalıya” denilerek gözaltına aldılar. Ne alaka?
Kaldı ki, herhangi bir işyerine atanan, yani orada çalışan iş güvenliği uzmanının yönetmeliğe göre görevi; işverene/vekiline rehberlik yapmaktadır. İş güvenliği uzmanını önerdiği önlemleri yapmakla yükümlü olan ise, işveren ya da işveren vekilidir.
Şöyle bir örnek verelim: Eğer bu iş yerinde çalıştırılan bir iş güvenliği uzmanı olsaydı ve yangınla ilgili olarak alınması gereken bütün önlemleri önceden işverene raporlamış olsaydı, makul bir süreden sonra, bu önlemler alınmadığı için, bakanlığa bildirim yapmış olmasına rağmen, işveren hala bu tedbirleri almadığı bir anda bu yangın çıkmış olsaydı, yine iş güvenliği uzmanı kusurlu olmazdı. Hiçbir raporlama yapmayıp bakanlığa bildirim yapmamış olması durumunda kusurlu çıkabilirdi.
Velhasıl; çalışan, kendi güvenliğini önemsemedikçe, işveren, iş güvenliği için oluşan cüzî gidere “fûzûlu masraf” gözüyle bakmaya devam ettikçe, “Acil çıkış kapılarını neden kilitliyorsunuz? Sürekli açık olmalıdır, itildiğinde açılmalıdır.” dediğimizde, özel okul yetkilisi, “Çocuklar dışarı çıkmasın diye kapatıyoruz.” dediği müddetçe, (Kahramanmaraş’ta, özel bir okulu, iş güvenliği yönünden denetlediğimde, yetkili böyle demişti) devlet, yapması gereken kontrollerini düzgün yapmadıkça, denetleyen (iş güvenliği uzmanı), ücretini denetlenenden (işveren) almak zorunda bırakıldığı sürece; yüksekte çalışanın düşmesi durumunda, bu kişiyi havada yakalayıp kucağında yere indirecek olan kişi, iş güvenliği uzmanı değildir.
Ramazan AYDIN – Kahramanmaraş (27.01.2025)
ramazanaydin4402@gmail.com