
Sular Durulmuyor: Türkiye’de Siyasi Zemin Yeniden Şekilleniyor
Geçtiğimiz hafta Türkiye siyaseti açısından yine hareketli, yine tartışmalıydı. Siyasi partiler içindeki kırılmalar, ani istifalar, toplumsal kutuplaşmanın derinleşen izleri ve ekonomik belirsizliklerle şekillenen gündem, kamuoyunu dikkatle izlemeye mecbur bırakıyor. Artık olaylar yaşandığında değil, yaşanmadan önceki sessizlikte de çok şey anlatıyor.
Bir haftadır konuşulan istifalar —özellikle muhalif partilerdeki çözülmeler— sıradan görev değişiklikleri gibi lanse edilse de satır araları bize daha fazlasını söylüyor. Bir partide il ya da genel merkez düzeyinde yaşanan çekilmeler, genellikle bir iç hesaplaşmanın, hatta derin bir stratejik kırılmanın işaretidir. Sessiz sedasız yapılan bu hamlelerin arkasında kimi zaman ideolojik yön kaymaları, kimi zaman ise kişisel hırslar yatıyor. Ancak ortak nokta şu; Halk artık arka planda ne olduğunu anlamaya daha açık, daha dikkatli.
Ekonomi cephesine baktığımızda ise açıklanan enflasyon rakamları ile vatandaşın cebindeki gerçek enflasyon arasındaki uçurum gittikçe büyüyor. TÜİK’in verilerine duyulan güvenin her geçen gün biraz daha aşınması, iktidarın söylemleri ile hayatın gerçekleri arasında kalan vatandaşı kararsızlığa ve huzursuzluğa sürüklüyor.
Sosyal medyada yankı bulan, özellikle gençler arasında hızla yayılan politik farkındalık ise yeni bir seçmen profilinin oluştuğunu işaret ediyor. Bu yeni kitle, sadece “kime oy vereceğini” değil, “neden oy vereceğini” de sorguluyor. Partiler için asıl mesele, bu sorgulayıcı kitleyle nasıl bir ilişki kuracakları olacak.
Sonuç olarak, Türkiye bir eşikte. Siyasi hareketlilik artarken, toplumun geniş kesimleri bu hareketliliği sadece izlemiyor, anlamlandırmaya çalışıyor. Geçmişin sloganları artık yetmiyor. Yeni bir dil, yeni bir yaklaşım gerekiyor. Ve bu yeni dönemde en büyük güç, dürüstlükle örülmüş bir siyasi vizyon olacak.
MECİT BAYTON