
Yüreği Eksik Olanlara Sessizce Sarılalım
Anneler Günü geldiğinde vitrinler çiçeklerle dolar. Televizyonlarda kucaklaşan çocuklar, sosyal medyada “canım annem” yazılı paylaşımlar eksik olmaz. Herkes bir telaşla annesini mutlu etmenin yolunu arar. Ama her bayram gibi, bu özel gün de herkese aynı duyguyu yaşatmaz.
Annesini kaybetmiş bir çocuk için bu gün, içi oyulmuş bir anlam taşır. Kalabalıklar arasında büyüyen bir yalnızlıktır. Her “anne” sözcüğü, kalpte açılmış bir boşluğu yeniden yankılar. Evladını yitirmiş bir anne içinse, bu gün belki de takvimde görmek bile istemediği bir tarihtir. Kimi zaman bir fotoğrafın kenarında asılı kalan bir tebessüm, kimi zaman susturulamayan bir iç çekiştir.
Okullarda Anneler Günü yaklaşırken verilen ödevler, yapılan gösteriler, duvarlara asılan kartpostallar… “Annenize mektup yazın” dendiğinde duraksayan çocuklar da vardır o sınıflarda. Kalemi eline aldığında kime yazacağını bilemeyen, cümlelerin yarısında boğazı düğümlenen çocuklar… Onların yanında olmak, sessizce hissettiklerini anlamaya çalışmak, bu özel günün en kıymetli yanı olabilir.
İşte tam da bu yüzden, Anneler Günü’nü sessizce kutlamayı öğrenmeliyiz. Sevinç kadar kederin de, kutlama kadar anmanın da hakkı var bu günde. Annesiz büyüyen çocukları, evladını kaybetmiş anneleri, her şeye rağmen gülümsemeye çalışanları unutmadan yaşamalıyız bu günü.
Çiçek almak kadar, yüreği kırık birine sarılmak da değerli. Kutlama yapmak kadar, bir hatırayı yaşatmak da anlamlı. Çünkü annelik, yalnızca kutlanan değil, çokça özlenen bir sözcük.
Bazen sessizlik en güçlü kelimedir. Anneler Günü de o sessizliği duymayı bilenlerin günüdür.